NPİSTANBUL Hastanesi’nden “Depremzedelerin empatiye ihtiyacı var” yorumu

Kahramanmaraş merkezli ve 10 ili etkileyen depremin travmatik etkiler oluşturduğunu tamlayan Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nesrin Şuh, depremzedelerin psikoloji durumlarının mutlaka ele alınması gerektiğinin altını çizdi.

Hastaneden yapılan açıklamada görüşlerine kayran verilen Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Şuh, yer sarsıntısı sonrası ortaya çıkan travmalar ve temel etme yöntemlerine ilgilendiren değerlendirmede bulundu.

Yer Sarsıntısı gibi iri afetlerde genişlik çok kaybedilen duygunun güven olduğunu kaydeden Şuh, “İnsan kendisine cüret duygumuzu kaybettik. Depremzedeler biberli ayrımsız şekilde olağanüstü, tevakki etmek ve ürkü duygusu yaşadı. Bu bir numara grup. İkinci ekip kendisine kendilerine aynı öz olmasa bile yakınlarını kaybetmiş, çok tehlikeli kayıpları olan tıpkısı grubumuz var. Bunlar bundan sonra matem içindeler. Bazıları henüz daha cenazelerine ulaşamadılar, naaşlarını alamadılar. Bire Bir şekilde benzeri kayıp duygusu ile alay malay bezginlik ve biçarelik yaşıyorlar.” ifadelerini kullandı.

“Ruh sağlığını haddinden fazla önemsememiz gerekiyor”

Dilbaz, içerisinde bulunulan dönemde depremzedelerin ruh bilimi durumlarının ele alınması gerektiğini anlatım ederek, “Psikososyal müdahalelerimiz çokça makro çünkü çok yoğun bir grubumuz var. Depremin etkilediği 12,5 milyon kişiden bahsediliyor, tıpkı üstelik bu sayıya onların yakınlarının etkilendiğini düşünün. Şu dakika üzere acil tababet, ortopedi, umumi cerrahi, hep illerdeki doktorlarımız haddinden fazla balaban bire bir emekle çalışıyorlar. Biz burada enkazı görüyoruz ama arkada çetin kahramanlarımız var ve bizim ruh sağlığını haddinden fazla önemsememiz gerekiyor. Çocuklarımız, gençlerimiz ve insanlarımız yerlerini kaybettiler. Bunların psikoloji sonuçları çok korkulu olabilir, insanlar tıpkı anlamda kimliklerini kaybettiler.” değerlendirmesinde bulundu.

Depremin ruhsal etkilerinin benzeri müddet sonraları ortaya çıkacağını ifade fail Şuh, “Hepimiz yaralandık. Umarım tümce atlatabilecek, bilcümle hepimizin şu anda umduğu bu ama bu hangi kadar müddet alacak? Ego buna yaralanma diyorum. Hepimiz yaralandık, yaralarımız kapanacak amma izleri kalacak. O yaraların izlerine baktıkça gerçekte hepimizin geleceğimizi biraz henüz garanti altında almamız gerekiyor, onu görmemiz vacip.” dedi.

Yas döneminin muhakkak yaşanması gerektiğini anlatım fail Dilbaz, “10 yaş üzerindeki çocukların cenazeye katılmasını öneriyoruz kim gerçekleri görebilsin. Ama sevdikleri ve güvende hissettikleri ile beraber olacaklar. O törenler bizim kültürümüz ve geleneklerimiz. Bununla atlatabiliriz. Bizim yasımızı bize ilgili şekilde yaşamamız gerekiyor. Mevlidimizin okunması, 7 duamız, 40’ımız 51’imiz… Tıpkı arada dayanışmamızın sağlanması ve küçük kaybettiğimiz yakınlarımızı törensel namına yerlerine yerleştirdiğimizden emin olmamız lazım ki öldüklerini akseptans edebilelim, yaslarını tutabilelim, bununla başlangıç edebilelim.” tavsiyesinde bulundu.

“Yeniden yaşantılama ya birlikte kaçınma ortaya çıkıyor”

Şuh, depremden sonradan insanlarda iki ihtisas oluştuğunu belirterek, “Birincisi baştan yaşantılama denilen kapsam yani o travmayı baştan zihinlerinde yaşatmaya başlıyorlar. Düş görerek evet bile çekinme başlıyor. Çekinme söylemek yaşamdan kaçmaya başlıyorlar. ‘Banyoda yakalanırsam ve enkaz altında kalırsam’ evet da ‘O vaziyette bulunursam yani bir şekilde vazıh vaziyette ölürsem’ diye banyoya girmiyorlar. Evlerin içine girmiyorlar, tek husus almıyorlar, sakınma davranışı hakeza bir şey.” bilgisini verdi.

Sarsıntı felaketinin çokça geniş bir alanda 10 ilde yaşanmasının, travmanın en nazik tarafı olduğunu belirten Şuh, “Depremle bire bir anda yardım ulaşmadı ve bu güven duygusunu sarstı. İnsanların hamaset duygusunun sarsılması od demektir. Içtimai tıpkısı od var. Bizim haddinden fazla empatik davranmamız gerekiyor. Esasta bu korkunun öfkesi. İnsanlar, korktukları amacıyla öfkeleniyorlar. Bizim burada düşünceli olmamız ve empatik yaklaşmamız, bizim onlara od ve gazap göstermememiz gerekiyor. Kabullenmemiz ve bağlılık ile karşılamamız lazım. Çünkü şu anda basit çok dokunaklı aynı travmaları var.” ifadelerini kullandı.

“Psikososyal müdahaleler kesinlikle yapılmalı”

Alelhusus birkaç kamer sonra, birçok öz yerleştikten sonra yemeden içmeden Deprem Sonrası Stres Bozukluğu değil, psikiyatri literatüründeki tekmil hastalıkların görülmeye başlanacağını kaydeden Şuh, “Eğer psikososyal müdahaleleri yeterince ulaştıramazsak ruhsal çöküntü ve anksiyete kadar çok ağır sorunlarla yüz yüze geleceğiz. Tam sayıda elamanlar eğitildi, şu anda görev bekliyorlar. İçerisinde bulunduğumuz akut ahit geçtikten sonraları her ilde bu görevi alabilecek ekipler hazır. Burada tertip çokça kocaman.” açıklamasında bulundu.

Şuh, depremzedelere serbest olmadıklarını sezdirmek gerektiğini kaydederek, “Bizim üzere yararlı olan şey, birbirimizi sevdiğimizi ve birbirimizle alay malay olduğumuzu hissedebilmektir. İnsanlar hiç tanımadığı kişiler üzere yardımlar yaptılar, ağladılar, üzüldüler. Bu, ağlayan için de yardımın gittiği taraf üzere de haddinden fazla mehabetli aynı duygu. Amma orada dahi dikkatli olmamız gerekiyor. Ruh Bilimi travmalar açısından bire bir haftayı konuştuk, tıpkısı ayı konuşacağız, altı ayı konuşacağız, iki yılı konuşacağız. Yardımlar üzere de bir şekilde. Bizim haddinden fazla mebzul organize kendisine ruhiyat olarak onları desteklediğimizi takkadak söylemle değil, organize ederek zamana yaymamız gerekiyor. Külliyet duygusunu, atılganlık duygusunu baştan yaşamalılar.” açıklamasında bulundu.

Depremzedelerin sunu haddinden fazla empatiye ihtiyaçları olduğunu kaydeden Dilbaz, “Birincisi acılarını anladığımızı onlara göstermemiz gerekiyor; bunu söylememiz gerekiyor. Ne kadar dağ çektiklerini hangi büyüklüğünde çeki duyduklarını onlara hissettiğimizi mutlaka söylememiz gerekiyor: ‘Depremin münasebetsiz etkilerini yaşadınız. Demincek bir yandan yaşam normale dönmeye önceden sizin üstelik ruhiyat açıdan bunlardan birkaç ya de çokça etkilenmeniz saf. Bunları sadece siz değil, yer sarsıntısı bölgesindeki dizge yaşadı. Sistem korktu. Sıradan tıpkısı korkudan çokça tıpkısı dehşet duygusuydu yaşanılan. Çoğu eş sizin gibi naçar hissetti.’ değerlendirmesinde bulundu.

Dilbaz, katiyen söylenmemesi gereken şeylerin ise “Geçti, sen yaşıyorsun bak” kabilinden sözler olduğunu belirtti. Bu sözlerin haddizatında kişileri henüz kabahatli hissetmelerine nöbet açtığının altını çizen Dilbaz, “Bu dönemde insanların baştan tevessül ile ilişkin zaten bir düşünceleri bulunmayan. Ayakta kalmaya, var olmaya çalışıyorlar. Açgözlü kalıyorlar amma açlıklarını hissetmiyorlar. Akut stres dönemlerinde hakeza oluyor.” bilgisini verdi.

Duygularınızı katiyen anlatın

Konuşkan, bu dönemde yaşanabilecek havas olduğunu dahi belirterek şunları aktardı:

“Ötede çekinmek, zavallılık ve dehşete düşme hisleri, yadırgatıcı, duyguları hissedememe, tepkisizlik, ağlayamama kadar davranışlar ortaya çıkabilir. Hareket anlarını gene gene hatırlayabilir, yaşananlarla ait rüyalar ya dahi devir düşleri görebilir, görüngü güya baştan oluyormuş üzere hissedebilirsiniz. Sarsıntı olayını hatırlatan yerlerden ya üstelik durumlardan çekimsenmek isteyebilirsiniz. Olayın tamamını ya dahi kâh kısımlarını hatırlayamayabilir, depremin olduğu eve giremez, insanlardan uzaklaşır, olayla ilişkin konuşmayı istemeyebilirsiniz. Uykusuzluk, asabiyet, çabuk öfkelenme, taşkın irkilme, kabilinden ötede gerilim belirtileri ve çarpıntı, lerze, çağ almakta pürüz yaşayabilirsiniz.”

Bu dönemde arada sırada insanların yediği yemekten suçluluk duyduğunu anlatım ettiğini kaydeden Dilbaz, “Hayır hicap duymayacağız amma arkalama edeceğiz. Biz faal varlıklarız, başkalarının acılarının büyüklüğü bizim acımızı küçültmüyor. Onların acılarını uzak üstelik olsak hissediyoruz. Amma hayat devam edecek ki biz hem büyüklük kendisine ayağa kalkalım hem birlikte oradaki vatandaşlarımıza havari olabilelim.

Yoksa aç kalarak, uyumayarak ya dahi burada kendimize ezinç ederek oraya apotr olmuyoruz. Bunların hepsini devir ortamında yeneceğiz. Bunun üzere önerim şu: Sevdiğiniz insanlara, güvendiğiniz insanlara derdinizi anlatın, konuşun, dinleyecek birini bulamıyorsanız heveskâr ekiplerle konuşun ama katiyen duygularınızı anlatın, konuşun ve paylaşın.” dedi.

Share: